ÖZKAN UĞUR ASLINDA KIMDI?
Onu anlatmak için ne bir şarkıcı demek yeter, ne de bir oyuncu, ne gitar telleri arasında, ne mikrofona aşık bir dudakta buluruz onun eserlerini. Ne de beyaz perdede televizyonda. Kimileri MFÖ nün Ösü Özkan Uğur der. Kimileri Arogdaki Dimi kimileri beter Ali, ama bitmez anlatmakla onun kariyeri, bir sanatçının kariyeri, gerçek sanatçı sanatının anlaşılıp anlaşılamayacağını düşünmez bile der Albert Kanı. Gerek gitarında, gerek sahnesinde gerek sözlerinde gerekse bestelerinde. Her şey ortada. Her şeyi içten, her şey bizdendi. Hepimizin sevdiği bir sanatçı, sanatçının tanımı Özkan Uğur. Yıllarca enerjisiyle herkesin içini kıpır kıpır yapan altmış dokuz yaşına geldiğinde kimsenin inanmayacağı Özkan Uğur yenik düştü elim bir hastalığa. Ne yaptıysa ne ettiyse olduramadı.
Vibionun geleneğidir. Yıllardır hayatta olan kişileri anlatırken aslında kim sorusunu sorarız. Aramızdan ayrılmış kişileri anlatırken de aslında kimdi deriz? Geçmiş zamanı kullanır, geçmişte buralarda olduğunu belirtmek, hayatına şöyle bir pencereden bakmak isteriz. Ancak bu vibio, aslında kimdi derken en çok içimizi yakan videolardan biri? Raif Özkan Uğur, 17 ekim 1953te ailenin beşinci çocuğu olarak istanbul'da doğdu. Kızıl toprakta yaşadığı yıllarda Reşat Nuri Güntekin ilkokuluna giderken mandolinle tanışmasıyla birlikte müziğe olan ilgiside başlamış oldu. Zamanla bir tutku haline geldi bu. Beatles lar Led Zeplınler derken hem müzik aşkı, hem de gitarı olan merakı arttı. Fenerbahçe lisesi'nde okurken bu sevda ağır bastı ve buradaki arkadaşlarıyla Atomikler adında bir grup kurarak dönemin popüler şarkılarını amatör bir şekilde de olsa yorumlamaya başladılar. Grupta yer yer solistlik yapıyor. Yer yer de bas gitar çalıyordu. Profesyonel müzik hayatına ise 1970 yılında bir çok ünlü ismin de zaman yer aldığı Şerif Yüzbaşıoğlu orkestrası'nda başladı. 1971de ise mahalleden arkadaşı Mazhar Alanson'un Fuat Güner adında bir adamla tanıştığını ve müzik üzerine çalışmalar yaptığını duydu. Halihazırda Sadık Kuyaş adındaki bir bas gitaristin bulunduğu gruba dahil olmaya çalışırken, Mazhar Alanson ''2 bas gitar ne alaka kardeşim ne işin var burada?'' diye onu tersledi ise de vazgeçmek pek onun yapısında yoktu ki bu sözü duyduktan sonra oradan çıkıp gitse belki bugün ne ondan ne de efsane grup MFÖ den bahsetmiyor olacaktık.
Bir süre sonra bu üçlünün ilk kez bir araya geldiği grup olan Kaygısızlarda ikinci bas gitaristi olarak çalmaya başladı. Bir süre sonra Sadık gruptan ayrılınca da tek bas gitarist oldu. Grubun en küçüğü olunca. Zaman zaman yaş hiyerarşisine de takıldı. Yer yer onu benzin almaya, istasyona, sigara almaya markete gönderiyorlar. O da hiç itiraz etmiyordu. Ancak kısa süre sonra grup dağılınca 1972de Barış Manço'nun kendisine eşlik etmesi için kurduğu Kurtalan Ekspres'in ilk kadrosunda yer aldı. Türkiye'deki rock grupları arasında önemli bir yer taşıyan Kurtalan Ekspres'in Ankara Dedeman'daki ilk konserinde oda vardı.
Ilk plaklardan sonra Barış Manço askere gidince grup dağıldı. O ise Aydın Çakuş ve Nur Yenal'la birlikte Ter grubunu kurdu. Aynı dönemde kendi grubunu dağıtmış olan Erkin Koray'la birleştiler. Ve bin dokuz yüz 1972'nin sonlarına doğru Hor görme garibi, Züleyha kırkbeşliği piyasaya sürüldü. Her şey yolunda gidiyordu ancak özlediği birisi vardı, o da barış abisi. Manço askerden döner dönmez Ter'den ayrıldı ve tekrar Kurtalan Ekspres'e döndü. Bu dönemden sonra seksenlere kadar hızlı ve çalkantılı bir kariyer bekliyorduonu. 74'te Kurtalan Ekspres'ten ayrılıp Mazhar ve Fuat'ın stüdyo albümlerinde bas gitar çaldı, 76'da tekrar Kurtalan Exspres'te kısa süreli bas gitarist, 78 'de ise Anadolu turnesinde gitarist olarak yer aldı. Edip Akbayram'ın Dostlar Orkestrası. Ersen ve Dadaşlar, Selda ve Dadaşlar, Seyhan Karabay ve Kardaşlar, Seyyal Taner ve Grup Karma derken yıllar yılları kovaladı. 78de Eurovision'da Türkiye'yi temsil etmek için Grup Nazar'ın Sevince şarkısı seçilirken, o da İmkansız adlı şarkısıyla elemelerde dördüncü olmuştu. Ve 1980 Mazhar Alanson, Fuat Güner ve Özkan Uğur yıllarca yer yer birlikte, yer yer başka sanatçılarla çalışmış üç müzisyen. Artık birlikte çalışmaları gerektiğine inanıyordu. Üçü de kendi albümlerini çıkarmak için ünlü isimlerin arkasında çalarak para biriktirmeye başladılar. 83te Fuat Güner'e birlikte Ferhan Şensoy'un Ş ahları da Vururlar ve Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı adlı tiyatro oyunlarında hem müzisyen hem de oyuncu olarak yer aldı.
Bu dönemde hem müzik kalitesini geliştirdi hem de oyunculuk konusunda tecrübe kazandı. Bin dokuz yüz seksen dört te ise Mazhar Fuat Özkan, MFÖ ilk albümleri olan Ele güne karşı yapayalnızı piyasaya sürdüler. İşte onlar için asıl şöhret şimdi başlıyordu şarkıları haftalarca liste başı oldu. Yıllarca dillerden düşmedi. Aradan 40 sene geçmiş olmasına rağmen. Bugün ele güne karşı yapayalnız sözlerinin devamını getirmek hiç zor değil. Bir sene sonra 85te Diday Diday Day ve 88de Sufi ile birlikte Türkiye'yi 2 kez Eurovision'da temsil ettiler. Bir yandan bas gitar çalıyor, bir yandan da tenor ses rengi sayesinde zor vokalleri bile kolaylıkla icra edebiliyordu. Enerjisi, pozitif havası, şovu ve yüzünden hiç düşmeyen gülümsemesi genellikle solistlerin öne çıktığı grupların aksine bir bas gitarist olarak bireysel bir şöhret yakalamasını sağlamıştı.
Gerekirse kalbimizin en derin noktasına dokunacak. Gerekirse de hiçbir anlama gelmeyecek sözlerle sizi eğlendirecek şarkılar daima onun bestelerinden akıyordu. Artık. MFÖ Türkiye'nin en çok tanınan gruplarından biriydi. Evet, bireysel kariyeri devam etti. Ancak grup içinde solo albüm çıkarmayan tek kişi de yine oydu, ilk yayınladığı solo şarkı Karışık Pizza filminin müziği olan Maksat Muhabbet Olsundu, ikinci şarkı ise efsane gora filmi için yazdığı Olduramadım'dı Bu dönemde hem müziği hem bestesi hem sesi hem de oyunculuğu ile herkes tarafından sevilen, tanınan ve örnek alınan bir sanatçı haline geldi. Tüm bunların yanında Sezen Aksu, Tarkan, Aşkın Nur Yengi, Nev, Yavuz Çetin ve Ayhan Sicimoğlu gibi Türk müziğinin önemli isimlerinin albümlerinde vokal olarak yer aldı.
Ama onun en değerli varlığı bas gitarıydı. İlk yıllarında kendi bas gitarını yapmaya çalışmış olsa da başaramamıştı. Ardından Barış Manço ona fender jazz bass gitarı hediye edince uzun yıllar onu kullandı. Aynı zamanda ingiliz wall marka perdesiz bir basada sahipti. Ancak fender jazz onun müzik hayatımın özetiydi. Milyar verseler yine de satmam diyordu. Bir gün konser için enstrümanlar taşınırken fender yere düşmüş ve kimse fark etmemişti. Araba geri geri giderken az daha onu ezip paramparça edecekti.
Ama son anda fark edince sadece kutusunun ezilmesi ile kurtulmuştu. O günden sonra da hiçbir yere ayırmadı canı gitarını. Müzikte yanından ayırmadığı bas gitarı gibi sinemada da onu yanından ayırmayan bir adam vardı. Cem Yılmaz. 1996'da Yavuz Turgul'un yönettiği ve Şener Şen'le Uğur Yücel'nin başrolünde oynadığı Eşkıya filminde rol almıştı. Ardından televizyona yönelmiş İkinci Bahar, Yeter Anne, Alacakaranlık ve Cennet Mahallesi dizilerinde rol almıştı. Buradaki Beter Ali karakteri hâlâ bugün bile aklımızda. Daha şimdiden özlem duygusu tavan yapmış durumda. Sinemada ise Gora daki Garavel rolüyle birlikte Cem Yılmaz'la başlayan rol arkadaşlıkları çok uzun süre devam etti. Onu tanıyan içindeki gerçek Özkan'ı gören kimse yanından ayırmak istemiyor. Onsuz çalışmayı reddediyordu. Yıllar sonra gelen Arogda Dimi, Yahşi Batı'da ise kızılderili şefi Kızılkaya'nın rolüyle yine Cem Yılmaz'la birlikteydi. 2014'te Pek Yakında da 19 ve 20'de karakomik filmlerde rol aldı.
Bu süreçte sinemada ve televizyonda izlenebilecek, plaklarda ve radyoda dinlenebilecek onlarca eser bıraktı arkasında. Replikleri, şarkıları ve besteleriyle dillerden düşmeyen işler çıkardı. Onu sokakta gören Özkan bey diye uzaktan bakmıyor. Özkan abi deyip boynuna sarılıyordu. Yansıttığı samimiyet bu topraklarda çok az kişiye nasip oldu. Birisine oydu ama kader odur ya hep en sevdiğimizi erken alır bizden. 2010da yakalandığı, lenf kanseriyle yürekleri ağızlara getirse de bu hastalığı atlatmış, ancak 2020'de tekrar nüksetmesi ile tedavisi yeniden başlamıştı. 2023'ün yaz aylarına yaklaşırken bir buçuk ay yoğun bakım ünitesine bağlı şekilde yaşadı ve lenfoma hastalığı gerilemeye başladı, iyi haberler geliyor dense de takibinde, akciğerinde oluşan farklı problemler onu bir türlü bırakmamıştı. Pençesine düştüğü hastalığın artık dönüşü yoktu. Altmış dokuz yaşında olduğuna kimsenin inanmayacağını, o enerjisiyle MFÖ'nün en genç üyesi, gülüşlerini, şarkılarını, eserlerini henüz seslendiremediği besteleri, henüz atamadığı replikleri. Sevenlerini, sevdiklerini ve en çok sevdiği fender cazının arkasında bıraktı.
8 temmuz'da hayata gözlerini yumdu. Onun gibisi gelir mi ? Belki. Ama derler ya 40 yılda bir gelir. Ne şarkıcı, ne besteci, ne oyuncu sanatçı kelimesinin tanımı olabilecek bir adam. Peki siz söyleyin şimdi Özkan Uğur aslında kimdi?
No comments found